beyinsiz geyik masalı
Beyinsiz Geyik Masalı

Ormanların kralı aslan zamanla iyice kocamış; üstüne üstlük hastalanmış da. Komşusu tilki sık sık konukluğa gelir, hal hatır sorarmış. Aslan, bir gün tilkiye yalvar yakar olmuş:

“Canım öylesine geyik yemek istiyor ki…” demiş. “Hiç anlatamam. Hadi git, ormandaki geyiği kandır getir bana, bir gü­zel yiyeyim.”

Tilki ne yapsın ? Bir yandan kral, bir yandan kapı duvar komşusu. Ormanda geyiği arayıp bulmuş.
“Aslan seni istiyor, hadi gel,” demiş. “Ya, geleyim de beni yesin, değil mi ? Gelmem,” demiş geyik.

Tilki :

“Yahu, sen gel,” demiş. “Mesele bildiğin gibi değil. Allah Allah, elbet bir bildiğimiz var ki, sana gel gidelim diyoruz. Ne yani, ben senin düşmanın mıyım ?”

“Yok, değilsin ama,” demiş geyik, duraklamış. Tilki sağına soluna bakınmış; bir dinleyen, bir gören var
mı diye çevresini süzmüş :

“Sana bir şey diyeyim mi ?” demiş yavaşça. “Aslan son anlarını yaşıyor. Ha öldüm ha ölüyorum, Öyle. Tek tasası, öldükten sonra yerime kimi geçireyim, kimi kral yapayımdır.” Kurdu tutmuyor, salağın biri diye. Deve desen, neresi doğru ki, kral olsun diyor. Kuşları sevmiyor. Fili gebeşten sayıyor, ne desen, kimi söylesen bir kulp takıyor hepsine. Sonunda ağzındaki baklayı çı­kardı :

‘Geyik olsun’, dedi.’Bacakları yamandır, koşup haksızlıkları kovalar; boynuzları sağlamdır, haklıyı haksıza karşı savunur. En iyisi, en hası geyiktir. Yerime o geçmelidir, ‘dedi. Ben de kalktım, sana söylemeye geldim. Şimdi kralın yanına gideriz konuşursunuz, kendi ağzından da duyarsın.”

Geyikte etekler tutuşmuş, sevinçten uçmaya başlamış. Hemen tilkinin yanına katılıp aslanın inine gitmişler. Aslan, gelenleri duyunca, bir köşeye sinmiş, beklemiş. Tilki, önden buyur etmiş geyiği; geyik içeri girer girmez, aslan bir kükremeyle saldırmış, fakat geyik çabuk toparlanmış. Aslanda kocamış bir aslan ya, eli ermemiş, ayağı varmamış; ancak bir pençe atabilmiş, o da geyiğin kulağını sıyırıp geçmiş.

Geyik, korkudan dörtnala kaçmış, hemen ormana gizlenmiş, izini de yok etmiş. Tilki, bu duruma fena bozulmuş tabii.

Aslana çıkışmış :
“Amma beceriksizsin birader. Bir çuval inciri berbat ettin. Ben allem ettim kallem ettim, göbeğim yarıldı geyiği sana getirene kadar, sen bir hakkından gelemedin !”

Aslan utancından yerin dibine göçmüş; burnunu çeke çeke:

“Beni bağışla, bir iştir oldu işte,” demiş. “Ama bir daha böyle aptallık yapmam. Hadi sen git, yine geyiği tavla, bana getir; bir güzel yiyeyim şunu.”
Tilki önce yanaşmamış buna. Olmaz molmaz demişse de, bakmış aslan yaşından sıkılmadın ağlayıp sızlıyor :

“Peki, peki,” demiş. “Gidiyorum ya, bu kez son artık. Ne yap yap işini bitir, hakla şu geyiği.”
“Sen hiç merak etme, gelsin hele, tamamdır !” demiş aslan.

Tilki ormana gitmiş, aramış taramış güç bela bulmuş geyiği. Geyik, tilkiyi görünce irkilmiş :
“Hiiih ! Yine mi sen ?” demiş. “Güya değil mi ? Kralsın, kral oluyorsun dedin aklımı çeldin, aslana götürdün, Az daha canıma mal oluyordu. Şimdi hangi yüzle geliyorsun ? Hadi yıkıl karşımdan, gözüm görmesin seni !”

Tilki, adı üstünde tilki. Kurnaz, hinoğlu hin. Geyiğin bu dediklerini bir başka yalanla şıppadak karşılamış :
“Aaa ! Bu senin yaptığına ne derler biliyor musun ?” demiş. “Tam tamına hainlik ! Anladın mı, hainlik ! Ben sana kral olacaksın dedim de yalan mı dedim ? Hayır. Ama sen, korkudan neredeyse yüreğini yaratacaktın. Neden korktun aslandan bakalım?”

“Neden korkmayacakmışım ? Aslan az daha beni yiyecekti. Görmedin mi nasıl saldırdı üstüme ?”
“Gördüm ama, aslan sana saldırmadı ki. Kulağına krallıkla ilgili iki çift gizli laf edecekti, onu diyeyim derken sen korkudan hoplayıp zıpladın, kaçtın yüz geri.”

“Yani?”

“Aslan yine seni istiyor. Benim gözümde geyikten başka kral yoktur. Olamaz da diyor. Varalım gidelim şuna yine, iyice dinle ne diyorsa öğren; krallığını da al. Bu iş olsun bitsin !”

Beyinsiz geyik, umutla korkusunu yenmiş, yine yola düş­müşler, aslanın inine gelmişler. Aslan bu kez bütün gücünü toplamış, bir saldırıda geyiği yıkmış, neyi var neyi yoksa yalamadan yutmaya başlamış.
Tilki de bir kıyıdan olanı biteni seyredermiş. Bakmış, aslan hiç oralı değil, kendisine bir lokma bir şey bile vermiyor; bir punduna getirmiş, geyiğin beynini kapmış, hap diye yutuvermiş.

Aslan,sıra beyine gelince aramış taramış bulamamış. Tilkiye dönüp :

“Nerede bu geyiğin yüreği yahu ?” diye sormuş. Kıs kıs gülen tilki bozuntuya vermeden :
“Ne beyini?” demiş. “Bu kadar şapşal bir hayvanda beyin mi olur ? Beyni olsaydı tıpış tıpış kalkıp iki defa aslanın aya­ğına kadar yem olmaya gelir miydi ? Yok onun beyni meyni,” demiş.

İnsan kısmı da öyledir. Pohpohlandınız mı, olmadık yollardan yücelttiniz mi, bir kabarırlar, bir şişinirler; gözleri hiçbir şeyi görmez. Kör, kör tehlikeye atılıp canlarını kolaycacık harcarlar.

Beyinsiz Geyik

Beyinsiz Geyik” için bir görüş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön