Kıvırcık Saçlı Kız Masalı
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer top oynarken eski hamam içinde, horozlar tellal iken pireler hamal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, anam düştü beşikten babam düştü eşikten, ciri kaptı maşayı dolandım dört köşeyi derken ülkenin birinde bir köy varmış.
Köyün çıkışında yıkılmak üzere olan çok eski bir ev varmış. Evde küçük bir kız çocuğu ile ihtiyar annesi yaşamaktaymış. Küçük kızın simsiyah upuzun kıskıvırcık belini döven saçları varmış. Yaşadığı köyde herkes ona kıvırcık saçlı kız diyormuş. Kıvırcık saçlı kız akranlarıyla oynayacağı yerde ,sabahları güneş doğmadan annesiyle birlikte uyanır kuru iki lokma ekmek ısırır ve ana kız yemyeşil ağaçlarla kaplı ormana gitmek için uzunca bir yolu yürümeye başlarlarmış.
Kıvırcık saçlı kız, ormana gittiğinde çok mutlu olurmuş. Annesi odun toplarken o, kuşların cıvıltılarını dinler, renk renk çiçeklerin her birinin kokusunu derince içine çekermiş. Böcekleri kovalayıp, çiçeklerle dertleşen kıvırcık saçlı kız, akşam olduğunda sırtına birkaç parça odun yükler yola koyulurmuş. Babasını küçük yaşta kaybeden kıvırcık saçlı kız, annesine çok düşkünmüş. Gece oldu mu duvardaki gaz lambasını söndürüp annesinin yanına sokuluverir orda uyuya kalırmış. Yeni bir gün daha güneşin ışıltısıyla aydınlanıvermiş.
Her sabah olduğu gibi kıvırcık saçlı kız ve annesi ormana odun toplamak için yola koyulmuşlar. Küçük kız yürürken yorulduğunu hissetmiş ve bir köşeye oturuvermiş. Yanında kırmızı tomurcuklu yer yer beyaz yaprakları açmış bir çiçek varmış. Eşsiz güzelliğe sahip çiçekle konuşmaya başlamış kıvırcık saçlı kız. ‘Merhaba sevgili çiçek, şu önde yürüyen yaşlı kadın benim annem. Kışın soğuktan korunmak için odun topluyoruz. Evimiz çok eski… İçeriye her yerinden soğuk giriyor. Ne güzel seni saran bir toprak var. Senin evin kök salmış derinliklere, sen üşümüyorsun değil mi? burada.
Yolun sonundan ayakkabıları yırtılmış iki büklüm çok yaşlı bir nine zar zor yürümeye çalışıyormuş. Kıvırcık saçlı kızın yanında durup,’Kızım karnım çok aç bir lokma ekmekle bir damla suyun var mı?’diye sormuş. Küçük kız heybesini açmış annesi ile ikisine yetecek kadar olan ekmeğe ve suya bakmış Eğer yemeğini verirse kendisi de annesi de aç kalacakmış. Yaşlı kadının gözlerine bakmış ve onun gerçekten çok aç olduğunu hissetmiş. Ekmeğini ve suyunu kadına vermiş. Boş heybesini sırtına atıp annesine yetişmek için yola koyulmuş.
Ormana vardığında annesi bir köşe oturmuş başını ağaca yaslamış kızını bekliyormuş. Annesi; ‘Canım kızım ver şu ekmeği de boğazımızdan iki lokma geçsin’ demiş. Küçük kıvırcık saçlı kız annesine heybedeki tüm yemeği ve suyu yaşlı bir neneye verdiğini heybesinin artık boş olduğunu söylemiş. Annesi küçük kızına hiç kızmamış Hatta yaptığı iyilikten dolayı onunla gurur duymuş. Karınları aç olan anne kız eve dönmek için yola koyulmuşlar. Güneş yerini hafifçe çiseleyen yağmur damlalarına bırakmış.
Küçük kız güneşe arkasını döndüğünde gökkuşağının muhteşem renkleriyle karşılaşmış. Sanki kırmızı renk maviyi, turuncu ise sarı rengi kucaklıyormuş Küçük kıvırcık saçlı kız ve annesi evlerine vardıklarında gördükleri karşısında şaşkına dönmüşler. Eski, yıkılmak üzere olan harabe evlerinin yerinde beyaz boyalı, yepyeni, duvarları ışıl ışıl parlayan, bahçesi beyaz güllerle süslenmiş kocaman bir ev varmış İçerden ise mis gibi yemek kokuları geliyormuş.
Sobanın üstünde kaynayan bir çorba, masanın üzerinde ise ekmek, su ve göz kamaştırıcı kocaman kızarmış bir tavuk duruyormuş Kıvırcık saçlı kız ve annesi şaşkınlıkla olup biteni anlamaya çalışıyormuş. Küçük kızın yolda karşılaştığı yaşlı nine; içeri girmiş ve;
‘Küçük kız, sen bana,annene ve sana ait olan ekmeği ve suyu verdin. Bende senin bu iyiliğin karşısında sana kışın asla üşümeyeceğiniz evi ve bütün ömür yiyebileceğiniz kadar yiyecek hediye ediyorum. Her iyilik elbet bir gün karşılığını bulur güzel kızım’ demiş Küçük kız ve annesi bütün ömür mutlu yaşamışlar.