Çocuklara Karagöz ve Hacivat Konuşmaları
Kolay Şiir
(Hacivat, arkadaşının arkasından yetişir.)
HACİVAT – Karagöz’üm bu ne dalgınlık böyle?
KARAGÖZ – Aklımı karıştırma, ben kimseyle dargınlık falan yapmıyorum.
HACİVAT – Dargınlık demedim yani pek düşüncelisin!
KARAGÖZ – Hay hay!… (Söylenir.) Duvarın güneşi yok… Sen duvarsın… olmadı!
HACİVAT – Bunları bana mı söylüyorsun?
KARAGÖZ – (Söylenir.) Güneşin duvarı yok…
HACİVAT – Aklından zorun mu var?
KARAGÖZ – Hakkı da boru yok, git Ali’den al!
HACİVAT – Karagöz’üm iyi misin?
KARAGÖZ – Ben iyiyim, sen nasılsın Hacı Cavcav?
HACİVAT – Hâl hatır sormuyorum, yani aklın başında mı?
KARAGÖZ – Köftehor benimle alay mı ediyorsun? Aklım göbeğim de değil ya, tabii aklım başımda!
HACİVAT – Pekâlâ, öyleyse neden saçma saçma söylenip duruyorsun bakalım?
KARAGÖZ – Anlayamadın mı, şiir yazıyorum.
HACİVAT – Hah hah hah!… Aman Karagöz’üm beni güldürdün! Sen şiir mi yazıyorsun?
KARAGÖZ – Pataklarım ha! Sen yazmıyorsun diye kıskanma!
HACİVAT – Kıskanmak değil efendim, sen güzel şeyler yaparsan ben de gururlanırım.
KARAGÖZ – Homurdanırsan homurdan!…
HACİVAT – Karagöz’üm, okuması-yazması olmadığı halde güzel şiirler söyleyen halk şâirlerimiz var ama… Sen bugüne kadar şiirle hiç uğraşmadın ki! Nereden çıktı?
KARAGÖZ – Televizyondan çıktı Hacı Cavcav! En güzel şiiri yazıp gönderenlere çok para verecekler.
HACİVAT – Efendim, şimdi anladım. Demek ki sen öteki şiirlerle yarışacaksın!
KARAGÖZ – Hay hay, tömbeki şiirlere karışacağım.
HACİVAT – Pekâlâ, derece alanlara ne veriyorlar?
KARAGÖZ – Her gece kalanlara bir kilo ıspanakla, iki paket muşmula veriyorlar.
HACİVAT – Canım yani en güzel şiirlerin sahiplerine ne kadar ödül koymuşlar?
KARAGÖZ – Üç tane bülbül koymuşlar, birisi kaçmış…
HACİVAT – Anlaşılan şiir yazacağım diye senin olan aklın da yerinde değil… İyice saçmalamaya başladın!
KARAGÖZ – (Söylenir.) Güneş duvara küsmüş. Böcekler taşların gölgesini ısırmışlar…
HACİVAT – Bu nasıl şiir Karagöz’üm?
KARAGÖZ – Köftehor, sen ne anlarsın! Modern şiir! Oğlum öğretti, bana kitaptan şiirler dinletti.
HACİVAT – Yani önünde örnekler var, öyle mi?
KARAGÖZ – Hay hay, önümde ördekler var, arkamda kazlarla hindiler var.
HACİVAT – Sen Kim, şiir yazmak kim?…
KARAGÖZ – Ben de oğluma öyle söyledim? “Kitaplardan seç, altına benim adımı yazıp yolla” dedim. “Babacığım, sen çok güzel modern şiirler söylersin!” dedi.
HACİVAT – Şiirlerini nereye yazıyorsun?
KARAGÖZ – Aklıma yazıyorum, eve gidince de aynısını söylüyorum oğlum kağıtlara yazıyor.
HACİVAT – Hece mi yazıyorsun.
KARAGÖZ – Aklıma ne zaman gelirse, gece-gündüz yazıyorum.
HACİVAT – Anlaşılan serbest yazıyorsun!
KARAGÖZ – Amin, kimse karışmıyor. Ben de serbest yazıyorum.
HACİVAT – Efendim bu hece ile serbest dediğim şiir yazmakta kullanılan ölçülerdir. Oğlun anlattı mı bilmiyorum, bir de kâfiye var.
KARAGÖZ – Nerede Sâfiye var?…
HACİVAT – Sâfiye değil, kâfiye… Yâni şiirde satır sonlarında bulunan ve söylenişleri birbirine benzeyen kelimelere denir. Meselâ güneş, eş, güreş…
KARAGÖZ – Hay ağzına sağlık Hacı Cavcav, ben sabahtan beri onları arıyordum. Bak şiirimi dinle! Duvarla güneş, tuttular güreş… Duvarın dibinde iki leş, biri Hacı Cavcav biri keleş…
HACİVAT – Karagöz’üm unutmadan eve yetiş de, oğlun hemen yazıp göndersin!